UMUT TAŞIYORUZ
Yazan: Bedriye Aksakal
Hafta sonlarını yani Pazar günlerini çok seviyorum. O gün
özgürce istediğim eylemi
yapabiliyorum. Ve o gün hiç iş yapmıyorum(ev işi). Pazar
günleri ya avare avare sokakları
dolaşıyorum. Dolaşırken ıslık çaldığım gibi, kaydırak da
oynuyorum sokakta ki çocuklarla.
Ya da evde yere bir güzel uzanıp, dergiler arasında, keyifli
bir yolculuğa çıkıyorum.
Daha çok Broy Dergisi’ni okumayı seviyorum.
Broy’la tanışmam şair Veysel Çolak sayesinde olmuştu.
Broy’la, Cevat Çapan’ı sevdim ve kişiliğine saygı duydum.
Turgut Uyar’ın günlüğüyle ozanın
yaşamındaki acılı, sevinçli günlerine tanık oldum.
Kötü Şiir’i T.S Eliot’tan bir kez daha dinledim. Ahmet
Ada’yla ‘Beyaz Türkü’yü okudum:
Sana gelirdim sevincini uçurmamışken henüz kalbin
Sesim huysuz bir çocuğun sesiydi
Suçlu bir çocuğun sesiydi belki
Sana gelirdim sevincimi yitirmemişken henüz kalbin.
Afşar Timuçin’in söylediği gibi: “şiir yaşamın özüdür ya da
özünü ortaya çıkarır. Sonra
yaşamı mayalandırmak üzere yeniden yaşama katılır.”
Walt Whitman’dan, şiirin engin sesini duydum:
Duygu, heyecan, güç yüklü yaşamın,
Neşeli, en özgür davranışlar için, tanrısal yasalarla
yaratılmış,
Yeni insanın şarkısını söylüyorum.
Bu kez Cevat Çapan ikinci kez karşıma çıkıyor. Ritsos’un
“Görülmemiş Çiçek Açmasını”
öyle güzel anlatıyor ki:
Ay ışığında, açık bırakılmış bir pencereden de
girebilirsiniz Ritsos’un şiirine, toplama kampı
olarak kullanılan adalardaki tel örgülerin boşluklarından
da. İlk bakışta sessiz, ıssız bir
boşlukta bulursunuz kendinizi. Çünkü şair yalın şeylerin
arkasına gizliyordur kendini, onu
bulabilmemiz için.
“...
Her sözcük bir geçittir
Bir buluşmaya çoğu zaman vazgeçilen,
İşte o zaman doğrudur o sözcük: Buluşmada direttiği zaman.”
Salah Birsel’in, Maymuncunun Günlüğü’nü okurken, bir
taraftan da Salah Birsel’i
dinliyorum:
“Dünyamız acı yüklü, hıytırık bir kümestir. Orada tüneyen
yarım aklı kınalılar, işleri güçleri
fesat aşı pişirmek olanlar, cıllığı çıkmış sarhoş kaşıkları,
büyük mastorlar, kara bilimciler ve
de maymuncular insanların içini karartmak, uykularını
kısaltmak için ellerinden geleni
artlarına koymazlar...”
Sayfalar yıllara sığmamış. Saat acımasızca yol alırken ne
ben Broy’dan ayrılıyorum ne de
Broy benden ayrılıyor. Bir taraftan da şarkıcı şair;
‘Jacaues Brel’den şarkı sözlerini
dinliyorum. Sözler kulağıma öyle hoş geliyor ki:
Bir dostun bağlılığını
Bir yarının güneşini
Bir kırlangıcın uçuşunu
Bir geminin dönüşünü
Görebilmek gerekir.
Şarkıcı şair, hepimizin içinde yaşayan çocuğu da anlatmaya
başlar:
Çocukluk
Kim söyleyebilir ki ne zaman
bittiğini
Kim söyleyebilir ki ne zaman
başladığını
Kim engelleyebilir ki çocukluğu
yaşamamızı.”
Müştak Erenus’un dizeleriyle;’Umudum Her Gün daha Kocaman’
oluyor.
“Umut taşıyoruz kucaklarımızda yarınlara
Bu bizim olan memleketimiz
Bu bizim olan dünya.