19 Haziran 2014 Perşembe

adorno

Schiller’in dil tavrı, alt sınıflardan gelip de ilk kez girdiği kibar topluluk içinde ne yapacağını şaşıran ve sesini duyurmak için avaz avaz bağıran gencin durumunu getirir akla: Gücün ve saygısızlığın karışımı.

Almanlar tumturaklı söylevciliği Fransızlardan almışlar ama provayı birahanede yapmışlardır. Sınırsız ve giderilmesi imkansız talepleriyle bir horoz gibi kabaran küçük burjuva, sahip olmadığı bir iktidarla kendini özdeşleştirirken, mutlak tin ve mutlak dehşete varacak kadar ileri gider. Bütün idealistlerin ortak özelliği olan ve insanlığın tümünü içermeye yönelen fazlaca görkemli yücelikle -yaşıyor olmaktan başka özelliği olmayan küçük şeyleri canavarca ezmeye her zaman hazır bir yücelik- burjuva şiddet adamlarının kaba gösterişçiliği arasında çok yakın bir işbirliği vardır. Tinsel devlerin vakur duruşu, boş kahkahaya, patlamaya ve vurup kırmaya yatkındır.

Büyük harfle Yaratış derken, benliklerini şişirmeye ve bütün sorunları küçültmeye yarayan o zorlayıcı istenci kast ediyordur bunlar: Pratik aklın önceliğinden teori nefretine giden yol her zaman bir adımlıktı. Düşüncenin bütün idealist devinimlerine içkin bir dinamiktir bu: Hegel’in dinamiği yine kendisiyle düzeltme yolundaki sınırsız çabası bile o dinamiğe yenik düşmüştü.

Dünyayı bir ilkeden çıkarsama isteği, iktidara direnmek yerine onu gaspetmek isteyen kişinin tutumudur.

Nitekim Schiller de öncelikle gaspçılarla ilgiliydi. Klasik bir tanrılaştırma örneği olan doğa üzerinde egemenlik düşüncesi. kaba ve aşağı olanın kendine tuttuğu bir aynadır, onu zorlu bir olumsuzlama içinden kendine gösteren bir ayna. İdealin hemen arkasında hayat durur. Elysium’un gül bahçelerinin kokusunu anlatan sözler, tek bir gülün kokusundan alınan zevke indirgenemeyecek kadar ihtişamlıdır ama daha çok bir müsteşar odasının sigara kokusunu çağrıştırır. Arka planda duran çok duygulu dolunayın asıl modeliyse sınavlara çalışan öğrencinin cılız gaz lambasıdır.

Kudrete özenen zaaf, yükseldiği söylenen burjuvazinin düşüncesini ideolojiye teslim etmişti – daha sınıfın istibdata karşı esip yağdığı dönemde bile. Hümanizmin en gizli, en iç odasında, onun asıl ruhunu oluşturan kudurmuş bir mahpus dönenir durur: Sonradan Faşist adını alarak dünyayı da bir hapisaneye çevirecektir.