Bugün yapmak zorunda olduğum konuşmada ve burada belki de
yıllar boyunca yapmak zorunda kalacağım konuşmalarda, hiç kimseye sezdirmeden
eriyip gitmeyi dilerdim. Söylem aşırılığının içerisinde eriyip gidiyoruz. Söylem
aşırılığının içerisinde eriyip gidiyoruz. Söze başlamaktansa, sözün beni sarıp
sarmalamasını ve beni her türlü olası başlangıcın çok ötelerine taşımasını
isterdim. Konuşacağım sırada, kimliği bulunmayan bir sesin benden epey önce
söze başlamış olduğunu farkedivermek ne hoş olurdu: o zaman sözcükleri
bağlamak, cümleyi sürdürmek, kendisini, sanki bir an için, askıda tutarak bana
işaret vermişçesine yarattığı boşlukların arasında, hiç kimsenin fazlaca
dikkatini çekmeksizin yerleşivermek yeterdi bana. Böylece başlangıç
olmayacaktı; ve söylemin kendisinden kaynaklandığı kişi olacak yerde, onun
uzayıp gidişinin rastlantısallığında zayıf bir boşluk, olası eriyişindeki
bitiş noktası olacaktım