Eleni Karaindrou - Farewell Theme
ey susam!.. ey karanlık!.. ey borçlarını ödemeyenler!..
sen o ses misin en aşağılardan gelen!..
karıştırın bütün otları o aşağlarda
yıkın benim güvenimi,
soğuk bir at olsun seslendiğim ses, yıkın!..
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak boğulacak su bulsam…
ey her şey!.. ey beni gülünç eden bitki sapları!..
sessiz katlanmalarıyla… içimde ölmüş çocukları sallıyan
vazgeçilmez uğursuz şarkının salıncağı!..
ben durmadan en utandırıcı şeyleri hatırlasam.
nasıl camsı gürültülerle olacak her şey,
ve sularla,
ve nasıl artık arınamaz kirlenmiş olurum o zaman, yıkın!..
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak, boğulacak su bulsam
ey bütün kadınlar uzak!.. güneşi övmüyorum. ve
kanım ne güzel akıyor… ıslak taşlıklarda. sanki herşey, sanki her şey,
sanki her şey!.. katıyürekli kârcıların, yani büyük
tecimenlerin
uzaklardan getirip sunduğu kanlı pahalı bir tabak…
ey yanan bir şey,
yanan ve içilen bir şey,
karanlıktı kanım bir şey,
güneşe başkaldırmıştı kanım (…….) sanarak.
ben artık büyük kıyıları boylasam..
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak, boğulacak su bulsam…
ey kimse yok!.. ey bir mavinin unutulmasından
arta kalan!..
ey sen var mısın?…
ey olma!..
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
gece olsa da sussam…
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak boğulacak su bulsam…
ey sür atlarını bacaklarımdan bağlayıp karışık ölümsıkıntııslakgülünçlüğü renkli camların!.. bir göl bulacağız sonunda, develerin suyunu içip tuzunu bıraktığı,
kirli ayakparmak aralarını yıkadığı cünüp adamların, burunları kıllı..
benim kanım gülünç ve kahraman lekeler bırakacak öbürkülerin yanında,
camlar nasıl olsa kırılacak
sonra yatacağı geceye gidecek herkes
ben ne yapsam ne yapsam ne yapsam…
senden haber ver, ey yaralı kahraman atlar!.. ey büyütüp yaralarını yalayan atlar!.. otoburlukla kana karışmayan atlar!..
arabanızı çekiyordunuz,
aygırlarınızı iştahla uyandıran kalçalarınızda büyük yaralar…
kuyulara eğiliyoruz, ve büyük övgüsünü yapıyoruz küçük yıkıntısının soğuk ışıklı kulüplerin, ve kara küplerin ve etekleri kısa, koltukları tüylü kadınların ve kötü dükkanlar karanlığının…
eğilmiş, çiçek toplayan bir çocuk bulsam…
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak, boğulacak su bulsam…
sen o ses misin en aşağılardan gelen!..
karıştırın bütün otları o aşağlarda
yıkın benim güvenimi,
soğuk bir at olsun seslendiğim ses, yıkın!..
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak boğulacak su bulsam…
ey her şey!.. ey beni gülünç eden bitki sapları!..
sessiz katlanmalarıyla… içimde ölmüş çocukları sallıyan
vazgeçilmez uğursuz şarkının salıncağı!..
ben durmadan en utandırıcı şeyleri hatırlasam.
nasıl camsı gürültülerle olacak her şey,
ve sularla,
ve nasıl artık arınamaz kirlenmiş olurum o zaman, yıkın!..
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak, boğulacak su bulsam
ey bütün kadınlar uzak!.. güneşi övmüyorum. ve
kanım ne güzel akıyor… ıslak taşlıklarda. sanki herşey, sanki her şey,
sanki her şey!.. katıyürekli kârcıların, yani büyük
tecimenlerin
uzaklardan getirip sunduğu kanlı pahalı bir tabak…
ey yanan bir şey,
yanan ve içilen bir şey,
karanlıktı kanım bir şey,
güneşe başkaldırmıştı kanım (…….) sanarak.
ben artık büyük kıyıları boylasam..
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak, boğulacak su bulsam…
ey kimse yok!.. ey bir mavinin unutulmasından
arta kalan!..
ey sen var mısın?…
ey olma!..
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
ah, yağmur başlayacak
gece olsa da sussam…
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak boğulacak su bulsam…
ey sür atlarını bacaklarımdan bağlayıp karışık ölümsıkıntııslakgülünçlüğü renkli camların!.. bir göl bulacağız sonunda, develerin suyunu içip tuzunu bıraktığı,
kirli ayakparmak aralarını yıkadığı cünüp adamların, burunları kıllı..
benim kanım gülünç ve kahraman lekeler bırakacak öbürkülerin yanında,
camlar nasıl olsa kırılacak
sonra yatacağı geceye gidecek herkes
ben ne yapsam ne yapsam ne yapsam…
senden haber ver, ey yaralı kahraman atlar!.. ey büyütüp yaralarını yalayan atlar!.. otoburlukla kana karışmayan atlar!..
arabanızı çekiyordunuz,
aygırlarınızı iştahla uyandıran kalçalarınızda büyük yaralar…
kuyulara eğiliyoruz, ve büyük övgüsünü yapıyoruz küçük yıkıntısının soğuk ışıklı kulüplerin, ve kara küplerin ve etekleri kısa, koltukları tüylü kadınların ve kötü dükkanlar karanlığının…
eğilmiş, çiçek toplayan bir çocuk bulsam…
ben koşarım aşağlara, koşarım
yıkanacak, boğulacak su bulsam…